Ayetelkursi1.com

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sureler
  4. »
  5. Tevbe Suresi, Tevbe Suresi Dinle, Okunuşu, Anlamı, Meali, Arapça, Fazileti

Tevbe Suresi, Tevbe Suresi Dinle, Okunuşu, Anlamı, Meali, Arapça, Fazileti

ayeteladmin1 ayeteladmin1 -
67 0

Tevbe Suresi, Kur’an-ı Kerim’in dokuzuncu suresidir ve 129 ayetten oluşur. İslam dininin en önemli ayetlerinin yer aldığı Tevbe Suresi, Müslümanlar için çok önemlidir.

Tevbe Suresi’nin Özellikleri

Tevbe Suresi, Medine döneminde indirilmiştir ve Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmelerinin ardından inmiştir. Surenin ismi “Tevbe” kelimesinden gelmektedir ve “pişmanlık” anlamına gelir.

Surenin ilk ayeti, “Allah ve Resulü, müşriklerle yaptıkları antlaşmayı bozduklarında, siz de onlarla savaşın” şeklindedir. Bu ayet, Müslümanların savaşta öncü olmaları gerektiğini belirtir.

Tevbe Suresi, İslam dininin temel prensiplerini açıklayan ayetler içerir. Surenin içeriği, Allah’ın birliği, peygamberlik, kıyamet günü, cennet ve cehennem gibi konuları ele alır.

Surenin içinde geçen ayetler arasında, Müslümanların savaşta cesaret göstermeleri, Allah’a itaat etmeleri, zor durumda kalmaları halinde sabırlı olmaları ve dua etmeleri gerektiği vurgulanır.

Tevbe Suresi, Müslümanların günahlarından arınmaları için de önemlidir. Surenin 102. ayeti, “Ey iman edenler! Allah’tan çokça mağfiret dileyin” şeklindedir ve Müslümanlara günahlarından arınmak için dua etmelerini öğütler.

Surenin Sonu

Tevbe Suresi’nin sonunda, Müslümanların Allah’a itaat etmeleri, Peygamber’e bağlı kalmaları ve Allah’ın emirlerine uygun yaşamaları gerektiği belirtilir. Surenin son ayeti, “Allah’a ve Resulüne itaat edin ki, rahmete eresiniz” şeklindedir.

Sonuç olarak, Tevbe Suresi, İslam dininin temel prensiplerini açıklayan, Müslümanların günahlarından arınmaları için önemli bir suredir. Müslümanlar, Tevbe Suresi’ni okuyarak, Allah’a itaat etmeyi ve Peygamber’in öğretilerine bağlı kalmayı öğrenirler.

Tevbe Suresi Okunuşu

  1. Beraetun minallahi ve resulihi ilellezine ahedtum minel muşrikin .
  2. Fesihu fil ardı erbeate eşhurin va’lemu ennekum gayru mu’cizillahi ve ennallahe muhzil kafirin.
  3. Ve ezanun minallahi ve resulihi ilen nasi yevmel haccıl ekberi ennallahe beriun minel muşrikine ve resuluh , fe in tubtum fe huve hayrun lekum, ve in tevelleytum fa’lemu ennekum gayru mu’cizillah , ve beşşirillezine keferu bi azabin elim.
  4. İllellezine ahedtum minel muşrikine summe lem yankusukum şey’en ve lem yuzahiru aleykum ehaden fe etimmu ileyhim ahdehum ila muddetihim, innallahe yuhıbbul muttekin .
  5. Fe izenselehal eşhurul hurumu faktulul muşrikine haysu vecedtumuhum ve huzuhum vahsuruhum vak’udu lehum kulle marsad , fe in tabu ve ekamus salate ve atuz zekate fe hallu sebilehum, innallahe gafurun rahim.
  6. Ve in ehadun minel muşrikinestecareke fe ecirhu hatta yesmea kelamallahi summe eblighu me’meneh, zalike bi ennehum kavmun la ya’lemun.
  7. Keyfe yekunu lil muşrikine ahdun ındallahi ve ınde resulihi illellezine ahedtum ındel mescidil haram, fe mestekamu lekum festekimu lehum, innallahe yuhıbbul muttekin.
  8. Keyfe ve in yazheru aleykum la yerkubu fikum illen ve la zimmeh , yurdunekum bi efvahihim ve te’ba kulubuhum, ve ekseruhum fasikun.
  9. İşterev bi ayatillahi semenen kalilen fe saddu an sebilih,innehum sae ma kanu ya’melun.
  10. La yerkubune fi mu’minin illen ve la zimmeh, ve ulaike humul mu’tedun.
  11. Fe in tabu ve ekamus salate ve atuz zekate fe ıhvanukum fid din , ve nufassılul ayati li kavmin ya’lemun.
  12. Ve in nekesu eymanehum min ba’di ahdihim ve ta’anu fi dinikum fe katilu eimmetel kufri innehum la eymane lehum leallehum yentehun.
  13. E la tukatilune kavmen nekesu eymanehum ve hemmu bi ihracir resuli ve hum bedeukum evvele merreh, e tahşevnehum, fallahu ehakku en tahşevhu in kuntum mu’minin.
  14. Katiluhum yuazzibhumullahu bi eydikum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve yeşfi sudure kavmin mu’minin.
  15. Ve yuzhib gayza kulubihim, ve yetubullahu ala men yeşa’u, vallahu alimun hakim.
  16. Em hasibtum en tutreku ve lemma ya’lemillahullezine cahedu minkum ve lem yettehızu min dunillahi ve la resulihi ve lel mu’minine ve liceh, vallahu habirun bi ma ta’melun.
  17. Ma kane lil muşrikine en ya’muru mesacidallahi şahidine ala enfusihim bil kufr, ulaike habitat a’maluhum ve fin nari hum halidun .
  18. İnnema ya’muru mesacidallahi men amene billahi vel yevmil ahıri ve ekames salate ve atez zekate ve lem yahşe illallahe fe asa ulaike en yekunu minel muhtedin.
  19. E cealtum sikayetel hacci ve ımaretel mescidil harami ke men amene billahi vel yevmil ahıri ve cahede fi sebilillah, la yestevune ındallah, vallahu la yehdil kavmez zalimin.
  20. Ellezine amenu ve haceru ve cahedu fi sebilillahi bi emvalihim ve enfusihim a’zamu dereceten ındallah ve ulaike humul faizun .
  21. Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetin minhu ve rıdvanin ve cennatin lehum fiha naimun mukim.
  22. Halidine fiha ebeda, innallahe indehu ecrun azim .
  23. Ya eyyuhellezine amenu la tettehızu abaekum ve ihvanekum evliyae inistehabbul kufre alel imani, ve men yetevellehum minkum fe ulaike humuz zalimun.
  24. Kul in kane abaukum ve ebnaukum ve ıhvanukum ve ezvacukum ve aşiretukum ve emvalunıktereftumuha ve ticaretun tahşevne kesadeha ve mesakinu terdavneha ehabbe ileykum minallahi ve resulihi ve cihadin fi sebilihi fe terabbesu hatta ye’ tiyallahu bi emrih, vallahu la yehdil kavmel fasikin.
  25. Lekad nasarakumullahu fi mevatıne kesiretin ve yevme huneynin iz a’cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey’en ve dakat aleykumul ardu bi ma rehubet summe velleytum mudbirine.
  26. Summe enzelallahu sekinetehu ala resuli-hi ve alel mu’minine ve enzele cunuden lem terev-ha ve azzebellezine keferu ve zalike cezaul kafirin.
  27. Summe yetubullahu min ba’di zalike ala men yeşa’u, vallahu gafurun rahim.
  28. Ya eyyuhellezine amenu innemal muşrikune necesun fe la yakrebul mescidel harame ba’de amihim haza ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnikumullahu min fadlihi in şae, innallahe alimun hakim.
  29. Katilullezine la yu’minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yuharrimune ma harremallahu ve resuluhu ve la yedinune dinel hakkı minellezine utul kitabe hatta yu’tul cizyete an yedin ve hum sagirun.
  30. Ve kaletil yahudu uzeyrunibnullahi ve kaletin nasarel mesihubnullah zalike kavluhum bi efvahihim yudahiune kavlellezine keferu min kabl katelehumullah enna yu’fekun.
  31. İttehazu ahbarehum ve ruhbanehum erbaben min dunillahi vel mesihabne meryem, ve ma umiru illa li ya’budu ilahen vahida ,la ilahe illa huve, subhanehu amma yuşrikun.
  32. Yuridune en yutfiu nurallahi bi efvahihim ve ye’ballahu illa en yutimme nurehu ve lev kerihel kafirun.
  33. Huvellezi ersele resulehu bil huda ve dinil hakkı li yuzhirehu aled dini kullihi ve lev kerihel muşrikun.
  34. Ya eyyuhellezine amenu inne kesiren minel ahbari ver ruhbani le ye’kulune emvalen nasi bil batıli ve yasuddune an sebilillah, vellezine yeknizunez zehebe vel fıddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim.
  35. Yevme yuhma aleyha fi nari cehenneme fe tukva biha cibahuhum ve cunubuhum ve zuhuruhum, haza ma keneztum li enfusikum fe zuku ma kuntum teknizun.
  36. İnne iddeteş şuhuri indallahisna aşere şehren fi kitabillahi yevme halakas semavati vel arda minha erbeatun huruma zaliked dinul kayyimu fe la tazlimu fihinne enfusekum ve katilul muşrikine kaffeten kema yukatilunekum kaffeh, va’lemu ennallahe meal muttekin.
  37. İnnemen nesiu ziyadetun fil kufri yudallu bihillezine keferu yuhillunehu amen ve yuharrimunehu amen li yuvatiu iddete ma harremallahu fe yuhillu ma harremallah, zuyyine lehum suu a’malihim, vallahu la yehdil kavmel kafirin.
  38. Ya eyyuhellezine amenu ma lekum iza kile lekumunfiru fi sebilillahissakaltum ilel ard, e raditum bil hayatid dunya minel ahireh, fe ma metaul hayatid dunya fil ahireti illa kalil.
  39. İlla tenfiru yuazzibkum azaben elimen ve yestebdil kavmen gayrekum ve la tedurruhu şey’a , vallahu ala kulli şey’in kadir.
  40. İlla tensuruhu fe kad nasarahullahu iz ahrecehullezine keferu saniyesneyni iz huma fil gari iz yekulu li sahibihi la tahzen innallahe meana, fe enzelallahu sekinetehu aleyhi ve eyyedehu bicunudin lem terevha ve ceale kelimetellezine keferus sufla, ve kelimetullahi hiyel ulya vallahu azizun hakim .
  41. İnfiru hıfafen ve sikalen ve cahidu bi emvalikum ve enfusikum fi sebilillah, zalikum hayrun lekum in kuntum ta’lemun.
  42. Lev kane aradan kariben ve seferen kasıden lettebeuke ve lakin beudet aleyhimuş şukkah, ve seyahlifune billahi levisteta’na leharecna meakum, yuhlikune enfusehum, vallahu ya’lemu innehum le kazibun.
  43. Afallahu ank, lime ezinte lehum hatta yetebeyyene lekellezine sadaku ve ta’lemel kazibin.
  44. La yeste’zinukellezine yu’minune billahi vel yevmil ahiri en yucahidu bi emvalihim ve enfusihim,vallahu alimun bil muttekin.
  45. İnnema yeste’zinulkellezine la yu’minune billahi vel yevmil ahiri vertabet kulubuhum fe hum fi reybihim yetereddedun.
  46. Ve lev eradul huruce le eaddu lehu uddeten ve lakin kerihallahunbiasehum fe sebbetahum ve kilak’udu meal kaidin .
  47. Lev harecu fikum ma zadukum illa habalen ve la evdau hılalekum yebgunekumul fitneh, ve fikum semmaune lehum, vallahu alimun biz zalimin.
  48. Lekadibtegul fitnete min kablu ve kallebu lekel umure hatta cael hakku ve zahere emrullahi ve hum karihun.
  49. Ve minhum men yekulu’zen li ve la teftinni, e la fil fitneti sekatu, ve inne cehenneme le muhitatun bil kafirin.
  50. İn tusıbke hasenetun tesu’hum, ve in tusıbke musibetun yekulu kad ehazna emrena min kablu ve yetevellev ve hum ferihun.
  51. Kul len yusibena illa ma keteballahu lena, huve mevlana, ve alallahi fel yetevekkelil mu’minun.
  52. Kul hel terabbesune bina illa ıhdel husneyeyn ve nahnu neterabbesu bikum en yusibekumullahu bi azabin min indihi ev bi eydina, fe terabbasu inna meakum muterabbisun.
  53. Kul enfiku tav’an ev kerhen len yutekabbele minkum, innekum kuntum kavmen fasikin.
  54. Ve ma meneahum en tukbele minhum nefekatuhum illa ennehum keferu billahi ve bi resulihi ve la ye’tunes salate illa ve humkusala ve la yunfikune illa ve hum karihun.
  55. Fe la tu’cibke emvaluhum ve la evladuhum, innema yuridullahu li yuazzibehum biha fil hayatid dunya ve tezheka enfusuhum ve hum kafirun.
  56. Ve yahlifune billahi innehum le minkum, ve ma hum minkum ve lakinnehum kavmun yefrekun.
  57. Lev yecidune melce’en ev magaratin ev muddehalen le vellev ileyhi ve hum yecmehun.
  58. Ve minhum men yelmizuke fis sadakat, fe in u’tu minha radu ve in lem yu’tav minha iza hum yeshatun.
  59. Ve lev ennehum radu ma atahumullahu ve resuluhu ve kalu hasbunallahu se yu’tinallahu min fadlihi ve resuluhu inna ilallahi ragıbun.
  60. İnnemas sadakatu lil fukarai vel mesakini vel amiline aleyha vel muellefeti kulubuhum ve fir rikabi vel garimine ve fi sebilillahi vebnissebil, faridaten minallah, vallahu alimun hakim.
  61. Ve minhumullezine yu’zunen nebiyye ve yekulune huve uzun, kul uzunu hayrin lekum yu’minu billahi ve yu’minu lil mu’minine ve rahmetun lillezine amenu minkum, vellezine yu’zune resulallahi lehum azabun elim.
  62. Yahlifune billahi lekum li yurdukum, vallahu ve resuluhu ehakku en yurduhu in kanu mu’minin.
  63. E lem ya’lemu ennehu men yuhadidillahe ve resulehu fe enne lehu nare cehenneme haliden fiha, zalikel hızyul azim.
  64. Yahzerul munafikune en tunezzele aleyhim suretun tunebbiuhum bi ma fi kulubihim, kulistehziu, innallahe muhricun ma tahzerun.
  65. Ve lein se’eltehum le yekulunne innema kunna nahudu ve nel’ab, kul e billahi ve ayatihi ve resulihi kuntum testehziun .
  66. La ta’teziru kad kefertum ba’de imanikum, in na’fu an taifetin minkum nuazzib taifeten bi ennehum kanu mucrimin.
  67. El munafikune vel munafikatu ba’duhum min ba’d, ye’murune bil munkeri ve yenhevne anil ma’rufi ve yakbidune eydiyehum nesullahe fe nesiyehum innel munafıkine humul fasikun.
  68. Vaadallahul munafikine vel munafikati vel kuffare nare cehenneme halidine fiha hiye hasbuhum, ve leanehumullah ve lehum azabun mukim .
  69. Kellezine min kablikum kanu eşedde minkum kuvveten ve eksere emvalen ve evlada, festemteu bi halakihim, festemta’tum bi halakikum kemastemteallezine min kablikum bi halakihim ve hudtum kellezi hadu, ulaike habitat a’maluhum fid dunya vel ahıreh, ve ulaike humul hasirun .
  70. E lem ye’tihim nebeullezine min kablihim kavmi nuhin ve adn ve semude ve kavmi ibrahime ve ashabi medyene vel mu’tefikat, etethum rusuluhum bil beyyinat, fe ma kanallahu li yazlimehum ve lakin kanu enfusehum yazlimun.
  71. Vel mu’minune vel mu’minatu ba’duhum evliyau ba’d, ye’murune bil ma’rufi ve yenhevne anil munkeri ve yukimunas salate ve yu’tunez zekate ve yutiunallahe ve resuleh, ulaike se yerhamuhumullah, innallahe azizun hakim.
  72. Vaadallahul mu’minine vel mu’minati cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha ve mesakine tayyibeten fi cennati adn, ve rıdvanun minallahi ekber, zalike huvel fevzul azim.
  73. Ya eyyuhen nebiyyu cahidil kuffare vel munafikine vagluz aleyhim, ve me’vahum cehennem, ve bi’sel masir.
  74. Yahlifune billahi ma kalu, ve lekad kalu kelimetel kufri ve keferu ba’de islamihim ve hemmu bi ma lem yenalu, ve ma nekamu illa en egnahumullahu ve resuluhu min fadlih, fe in yetubu yeku hayren lehum, ve in yetevellev yuazzibhumullahu azaben elimen fid dunya vel ahıreh, ve ma lehum fil ardı min veliyyin ve la nasir.
  75. Ve minhum men ahedallahe le in atana min fadlihi Le nessaddekanne ve le nekunenne mines salihin.
  76. Fe lemma atahum min fadlihi bahılu bihi ve tevellev ve hum mu’ridun.
  77. Fe a’kabehum nifakan fi kulubihim ila yevmi yelkavnehu bi ma ahlefullahe ma vaaduhu ve bi ma kanu yekzibun.
  78. E lem ya’lemu ennallahe ya’lemu sırrehum ve necvahum ve ennallahe allamul guyub.
  79. Ellezine yelmizunel muttavviine minel mu’minine fis sadakati vellezine la yecidune illa cuhdehum fe yesharune minhum sehirallahu minhum, ve lehum azabun elim.
  80. İstagfir lehum ev la testagfir lehum, in testagfir lehum seb’ine merreten fe len yagfirallahu lehum, zalike bi ennehum keferu billahi ve resulih, vallahu la yehdil kavmel fasikin.
  81. Ferihal muhallefune bi mak’adihim hılafe resulillahi ve kerihuen yucahidu bi emvalihim ve enfusihim fi sebilillahi ve kalu la tenfiru fil harr, kul naru cehennemeeşeddu harra, lev kanu yefkahun.
  82. Fel yadhaku kalilen vel yebku kesira, cezaen bi ma kanu yeksibun.
  83. Fe in receakallahu ila taifetin minhum feste’zenuke lil huruci fe kul len tahrucu maiye ebeden ve len tukatilu maiye aduvv, innekumraditum bil ku’udi evvele merretin fak’udu meal halifin.
  84. Ve la tusalli ala ehadin minhum mate ebeden ve la tekum ala kabrih, innehum keferu billahi ve resulihi ve matu ve hum fasikun .
  85. Ve La tu’cibke emvaluhum ve evladuhum, innema yuridullahu en yuazzibehum biha fid dunya ve tezheka enfusuhum ve hum kafirun.
  86. Ve iza unzilet suretun en aminu billahi ve cahidu mearesulihiste’zeneke ulut tavli minhum ve kaluzerna nekun meal ka’ıdin.
  87. Radu bi en yekunu meal havalifi ve tubia ala kulubihim fe hum la yefkahun.
  88. Lakinir resulu vellezine amenu meahu cahedu bi emvalihim ve enfusihim, ve ulaike lehumul hayratu ve ulaike humul muflihun.
  89. Eaddallahu lehum cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha, zalikel fevzul azim.
  90. Ve cael muazzirune minel a’rabi li yu’zene lehum ve ka’adellezine kezebullahe ve resuleh, se yusibullezine keferu minhum azabun elim.
  91. Leyse alad duafai ve la alel merda ve la alellezine la yecidune ma yunfikune haracun iza nasahu lillahi ve resulih, ma alel muhsinine min sebil, vallahu gafurun rahim.
  92. Ve la alellezine iza ma etevke li tahmilehum kulte la ecidu maahmilukum aleyhi tevellev ve a’yunuhum tefidu mined dem’i hazenen ella yecidu ma yunfikun.
  93. İnnemes sebilu alellezine yeste’zinuneke ve hum agniya’, radu bi en yekunu meal havalifi ve tabeallahu ala kulubihim fe hum la ya’lemun.
  94. Ya’tezirune ileykum iza reca’tum ileyhim, kul la ta’teziru len nu’mine lekum kad nebbe enallahu min ahbarikum, ve se yerallahu amelekum ve resuluhu summe tureddune ila alimil gaybi veş şehadeti fe yunebbiukum bi ma kuntum ta’melun.
  95. Se yahlifune billahi lekum izenkalebtum ileyhim li tu’ridu anhum, fe a’rıdu anhum, innehum ricsun ve me’vahum cehennem , cezaen bi ma kanu yeksibun.
  96. Yahlifune lekum li terdav anhum, fe in terdav anhum fe innallahe la yerda anil kavmil fasikin.
  97. El a’rabu eşeddu kufren ve nifakan ve ecderu ella ya’lemu hududema enzelallahu ala resulih, vallahu alimun hakim.
  98. Ve minel a’rabi men yettehızu ma yunfiku magremen ve yeterabbesu bi kumud devair, aleyhim dairetussev’ , vallahu semiun alim.
  99. Ve minel a’rabi men yu’minu billahi vel yevmil ahıri ve yettehızu ma yunfiku kurubatin indallahi ve salavatir resul, e la inneha kurbetunlehum, se yudhıluhumullahu fi rahmetih, innallahe gafurun rahim.
  100. Ves sabikunel evvelune minel muhacirine vel ensari vellezinettebeuhum bi ıhsanin radıyallahu anhum ve radu anhu ve eadde lehum cennatin tecri tahtehel enharu halidine fiha ebeda, zalikel fevzul azim.
  101. Ve mimmen havlekum minel a’rabi munafikun, ve min ehlil medineti meredu alen nifakı la ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merreteyni summe yureddune ila azabin azim.
  102. Ve aharuna’terefu bi zunubihim haletu amelen salihan ve ahare seyyia, asallahu en yetube aleyhim, innallahe gafurun rahim.
  103. Huz min emvalihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkihim biha ve salli aleyhim, inne salateke sekenun lehum, vallahu semiun alim.
  104. E lem ya’lemu ennallahe huve yakbelut tevbete an ibadihi ve ye’huzus sadakati ve ennallahe huvet tevvabur rahim.
  105. Ve kuli’melu fe se yerallahu amelekum ve resuluhu vel mu’minun, ve se tureddune ila alimil gaybi veş şehadeti fe yunebbiukum bi ma kuntum ta’melun.
  106. Ve aharune murcevne li emrillahi imma yuazzibuhum ve imma yetubu aleyhim, vallahu alimun hakim.
  107. Vellezinettehazu mesciden dıraren ve kufren ve tefrikan beynel mu’minine ve irsaden li men hareballahe ve resulehu min kabl, ve le yahlifunne in eredna illelhusna, vallahu yeşhedu innehum le kazibun.
  108. La tekum fihi ebeda, le mescidun ussise alet takva min evveli yevmin ehakku en tekume fih, fihi ricalun yuhıbbune en yetetahheru, vallahu yuhıbbul muttahhirin.
  109. E fe men essese bunyanehu ala takva minallahi ve rıdvanin hayrun em men essese bunyanehu ala şefa curufin harin fenhare bihi fi nari cehennem, vallahu la yehdil kavmez zalimin.
  110. La yezalu bunyanuhumullezi benev ribeten fi kulubihim illa en tekattaa kulubuhum, vallahu alimun hakim.
  111. İnnallaheştera minel mu’minine enfusehum ve emvalehum bi enne lehumul cenneh, yukatilune fi sebilillahi fe yaktulune ve yuktelune va’den aleyhi hakkan fit tevrati vel incili vel kur’an, ve men evfa bi ahdihi minallahi, festebşiru bi bey’ıkumullezi baya’tum bih , ve zalike huvel fevzul azim.
  112. Ettaibunel abidunel hamidunes saihuner rakiunes sacidunel amirune bil ma’rufi ven nahune anil munkeri vel hafizune li hududillah , ve beşşiril mu’minin .
  113. Ma kane lin nebiyyi vellezine amenu en yestagfiru lil muşrikine ve lev kanu uli kurba min ba’di ma tebeyyene lehum ennehum ashabul cahim.
  114. Ve ma kanestigfaru ibrahime li ebihi illa an mev’ıdetin vaadeha iyyah, fe lemma tebeyyene lehu ennehuaduvvun lillahi teberre’e minh, inne ibrahime le evvahun halim.
  115. Ve ma kanallahu li yudılle kavmen ba’de iz hedahum hatta yubeyyine lehum ma yettekun, innallahe bi kulli şey’in alim.
  116. İnnallahe lehu mulkus semavati vel ard, yuhyi ve yumit, ve ma lekum min dunillahi min veliyyin ve la nasir.
  117. Lekad taballahu alen nebiyyi vel muhacirine vel ensarillezinet tebeuhu fi saatil usreti min ba’di ma kade yezigu kulubu ferikın minhum summe tabe aleyhim, innehu bihim raufun rahim.
  118. Ve ales selasetillezine hullifu, hatta iza dakat aleyhimul ardu bima rehubet ve dakat aleyhim enfusuhum ve zannu en la melcee minallahi illa ileyh, summe tabe aleyhim li yetubu, innallahe huvet tevvabur rahim.
  119. Ya eyyuhellezine amenuttekullahe ve kunu meas sadikin .
  120. Ma kane li ehlil medineti ve men havlehum minel a’rabi en yetehallefu an resulillahi ve la yergabu bi enfusihim an nefsih, zalike bi ennehum la yusibuhum zameun ve la nasabun ve la mahmesatun fi sebilillahi ve la yetaune mevtıan yagizul kuffare ve la yenalune min aduvvin neylen illa kutibe lehum bihi amelun salih, innallahe la yudiu ecrel muhsinin.
  121. Ve la yunfikune nefakaten sagireten ve la kebireten ve la yaktaune vadien illa kutibe lehum li yecziyehumullahu ahsene ma kanu ya’melun.
  122. Ve ma kanel mu’minune li yenfiru kaffeh, fe lev la nefere min kulli firkatin minhum taifetun li yetefekkahu fid dini ve li yunziru kavmehum iza receu ileyhim leallehum yahzerun.
  123. Ya eyyuhellezine amenu katilullezine yelunekum minel kuffari vel yecidu fikum gilzah, va’lemu ennallahe meal muttekin.
  124. Ve iza ma unzilet suretun fe minhum men yekulu eyyukum zadethu hazihi imana, fe emmellezine amenu fe zadethum imanen ve hum yestebşirun.
  125. Ve emmellezine fi kulubihim maradun fe zadethum ricsen ila ricsihim ve matu ve hum kafirun.
  126. E ve la yerevne ennehum yuftenune fi kulli amin merreten ev merreteyni summe la yetubune ve la hum yezzekkerun.
  127. Ve iza ma unzilet suretun nazara ba’duhum ila ba’d, hel yerakum min ehadin summensarafu, sarafallahu kulubehum bi ennehum kavmun la yefkahun.
  128. Lekad caekum resulun min enfusikum aziz, aleyhi ma anittum harisun aleykum bil mu’minine raufun rahim.
  129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallah, la ilahe illa huv, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azim.

Tevbe Suresi Okunuşu (Meali)

  1. Bu, Allah ve Peygamberinden, antlaşma yaptığınız müşriklere bir ültimatomdur.
  2. Bundan böyle yeryüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın; şunu da bilin ki, siz Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz ve Allah, herhalde kafirleri rezil edecek!
  3. Bir de Allah ve Peygamberinden Hacc-ı Ekber gününde insanlara bir bildiridir ki, Allah da Peygamberi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. Hemen tevbe ederseniz, hakkınızda hayırlı olur. Eğer aldırmazsanız, bilin ki, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah’ı ve Peygamberi tanımayanlara acı bir azabı müjdele!
  4. Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden daha sonra antlaşmalarında hiçbir eksiklik yapmamış ve aleyhinizde hiçbir kimseye arka çıkmamış olanlar başka. Bunlarla yaptığınız antlaşmayı süresine kadar tamamen yerine getirin. Allah, her halde sakınanları sever.
  5. O haram aylar çıkınca artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun! Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekatı verirlerse, onları serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
  6. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah’ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar.
  7. Müşriklerin, Allah katında peygamber yanında bir antlaşması nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram’ın yanında antlaşma yaptıklarınız başka. Onlar size dürüstçe davrandıkça siz de onlara dürüst davranın. Şüphe yok ki, Allah hiyanetten sakınanları elbette sever.
  8. Nasıl olabilir ki, böyle bir antlaşma; eğer size karşı bir zafer kazansalar ne hakkınızı gözetirler, ne de antlaşmaya riayet ederler ve ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise direnir durur. Zaten çoğu insanlıktan çıkmış günahkarlardır.
  9. Allah’ın ayetlerini az bir değer karşılığında sattılar ve Allah yolundan alıkoydular. Gerçekten bunlar, ne kötü şeyler yapmaktalar!
  10. Bir mü’min hakkında ne bir ant, ne de hak gözetirler, onlar, öyle mütecavizlerdir.
  11. Eğer tevbe edip namazı kılar, zekatı verirlerse din kardeşiniz olurlar. Bilecek bir topluluk için Biz ayetlerimizi daha çok açıklarız.
  12. Ve eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur, belki vazgeçerler.
  13. Yeminlerini bozup peygamberi yurdundan çıkarmayı tasarlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Hem de ilk önce onlar size saldırmaya başlamışken; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mü’minseniz, daha önce Allah’tan korkmalısınız!
  14. Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, rezil etsin onları, yardımıyla sizi onlara karşı zafere erdirsin, mü’min bir topluluğun yüreklerine su serpsin,
  15. Kalplerindeki kini gidersin. Bir de Allah, dilediğine tevbe de nasip eder. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
  16. Yoksa siz, kendi halinize bırakılacağınızı, içinizden savaşanları ve Allah’tan, Peygamberinden ve mü’minlerden başka sokulacak bir locaya tutunmayanları Allah’ın hiç de bilip görmeyeceğini mi sandınız? Oysa Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
  17. Müşrik vicdanlarına karşı kendi küfürlerine kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların hayır namına bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar sonsuza dek ateş içinde kalacaklardır.
  18. Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte bunların başarıya ermişlerden olmaları umulur.
  19. Yoksa siz, hacılara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram’da umreciliği, Allah’a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
  20. İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmiş kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler ve işte muradına erenler onlardır.
  21. Onların, Rableri kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içlerinden kendilerine sürekli bir nimet bulunan cennetlerle müjdeler.
  22. Sonsuza dek sürekli kalacaklar onlar orada; çünkü en büyük mükafat ancak Allah katındadır.
  23. Ey iman edenler, eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşı küfürden hoşlanıyorlarsa onları dost edinmeyin! Sizden her kim onları dost edinecek olursa, işte bunlar kendilerine zulmedenlerdir.
  24. De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, aşiretiniz, ele geçirdiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz bir ticaret ve hoşunuza giden evler size Allah ve peygamberinden ve onun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah öyle fasıklar güruhunu doğru yola erdirmez.
  25. İnkara yer yoktur ki, Allah size birçok yerlerde ve Hüneyn gününde (savaşında), hani çokluğunuza güvenip de onun bir yararını göremediğiniz ve yeryüzünün bütün genişliğiyle başınıza dar geldiği sonra da bozguna uğrayıp arkanıza döndüğünüz sırada yardım etti.
  26. Sonra Allah, peygamberinin ve mü’minlerin üzerine kalplere sükunet veren rahmetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirip kendisini tanımayanları azaba uğrattı. İşte kafirlerin cezası budur.
  27. Sonra Allah, bunun ardından dilediğine tevbe nasip eder. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  28. Ey iman edenler, müşrikler bir pislikten ibarettirler. Artık bu yıllardan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilediği takdirde sizi lütuf ve merhametiyle zenginleştirecektir. Allah, her halde bilendir, hikmet sahibidir.
  29. Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram ettiğini haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlere küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!
  30. Yahudiler: “Üzeyr Allah’ın oğludur.” dediler. Hıristiyanlar da: “Mesih, Allah’ın oğludur.” dediler. Bu, onların, önceden Allah’ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?
  31. Onlar, Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir.
  32. Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; Allah ise, kafirler hoşlanmasalar da, yalnızca kendi nurunu tamamlamaktan başkasına razı olmuyor.
  33. O, peygamberini doğru yol kanunu ve hak dini ile gönderendir, onu bütün dinlerden üstün kılmak için; isterse müşrikler hoşlanmasın.
  34. Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler. Altını ve gümüşü hazineye tıkıp da onu Allah yolunda harcamayanları, acı bir azap ile müjdele!
  35. O gün ki, bunların üzeri cehennem ateşinden kızdırılacak ve kendilerinin alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacak ve: “İşte bu, sizin kendiniz için derip tıktıklarınız; haydi, tadın bakalım derip tıktıklarınızı!” denilecek.
  36. Doğrusu Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında on iki aydır; bunlardan dördü haram aylardır. Bu, işte en doğru dindir; onun için bunlar hakkında kendinize zulmetmeyin; müşrikler sizinle topyekün savaştıkları gibi siz de topyekün savaşın ve bilin ki Allah, korunanlarla beraberdir.
  37. O nesi denilen sıvış adeti (haram ayları geciktirmek) ancak küfürde ileri gitmektir ki, bununla kafirler şaşırtılır; Allah’ın haram kıldığının sayısına uydurup da Allah’ın yasakladığını helal kılmak için onu bir yıl helal, bir yıl haram sayarlar. Bu şekilde onların kötü işleri kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah ise, kafirlerden ibaret bir topluluğu doğru yola erdirmez.
  38. Ey iman edenler, size ne oldu ki, size: “Allah yolunda savaşa çıkın!” denildiğinde yerinize yığılıp kaldınız? Yoksa ahiretten geçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama dünya hayatının zevki ahiretin yanında pek az bir şeydir.
  39. Eğer topluca savaşa çıkmazsanız, O, size acı bir azapla azap eder, yerinize başka bir kavim getirir ve siz de ona zerrece zarar veremezsiniz. Allah, herşeye gücü yetendir.
  40. Eğer siz ona yardım etmezseniz, biliyorsunuz ya, o küfredenler onu çıkardıkları sırada mağarada bulunan ikinin biri iken Allah ona yardım etmişti ki, o, arkadaşına: “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir!” diyordu. Bunun üzerine Allah ona manevi güç ve huzur verdi, onu görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin kelimesini en alçak etti. Allah’ın kelimesi ise en üstün olandır. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
  41. Gerek hafif, gerekse ağırlıklı, hepiniz istisnasız savaşa çıkın, mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz! Eğer bilir takımındansanız, bu sizin için hayırdır.
  42. O, yakın bir ganimet ve orta bir yolculuk olsaydı, kesinlikle arkana düşerlerdi; ne varki, o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Yakında: “Eğer gücümüz olsaydı, sizinle birlikte savaşa çıkardık.” diye yemin edecekler. Kendilerini helake sürükleyecekler. Allah, kesinlikle onların yalancı olduklarını biliyor.
  43. Allah seni affetti ya! Neden doğru söyleyenler sence belli oluncaya ve yalancıları öğreninceye kadar beklemedin de onlara izin verdin?
  44. Allah’a ve ahiret gününe imanlı kimseler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edeceklerinden senden izin istemezler ve Allah, o takva sahiplerini bilir.
  45. Ancak, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan ve kalpleri işkilli olup işkilleri içinde çalkalanlar savaşa çıkmak için, senden izin isterler.
  46. Eğer cihada çıkmayı isteselerdi, mutlaka onun için hazırlık görürlerdi, fakat Allah, davranmalarını istemedi de onları alıkoydu ve: “Oturun, oturanlarla beraber!” denildi.
  47. Eğer içinizde çıkmış olsalardı, bozgunculuk çıkarmaktan başka bir faydaları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek maksadıyla aralarınıza saldıracaklardı. İçinizde onları dinleyecekler de vardı. Allah o zalimleri bilir.
  48. Gerçekte onlar, fitneyi daha önce çıkarmak istediler ve sana karşı türlü işler çevirdiler. Sonunda, onların hoşuna gitmemesine rağmen, hak yerini buldu ve Allah’ın emri üstün geldi.
  49. İçlerinden: “Aman bize izin ver, başımı derde sokma!” diyen de var. Bilmiş ol ki, asıl kendileri derde düştüler ve kesinlikle cehennem kafirleri kaplayacaktır.
  50. Sana bir güzellik kısmet olursa, bu onların zoruna gider ve eğer sana bir kötülük dokunursa: “Biz tedbirimizi önceden almıştık!” derler ve sevinerek dönüp giderler.
  51. De ki: “Bize hiçbir zaman Allah’ın yazdığından başkası ulaşmaz. O, bizim Mevlamızdır ve mü’minler onun için yalnız Allah’a dayanıp güvensinler!”
  52. De ki: “Siz, bizim için ancak iki güzel şeyden birini bekleyebilirsiniz. Biz ise size, Allah’ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini bekliyoruz. O halde bekleyin, biz de sizinle birlikte bekliyoruz!”
  53. De ki: “İster gönüllü, ister zoraki verin, verdikleriniz hiçbir zaman kabul edilmeyecektir, çünkü siz yoldan çıkmış bir güruh oldunuz.”
  54. Onların verdiklerinin kabul edilmesine engel olan, yalnızca Allah’a ve Peygamberine küfretmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve verdiklerini de ancak istemeyerek vermeleridir.
  55. Sakın onların malları da çocukları da seni imrendirmesin! Allah yalnızca dünya hayatında onlara bunlarla azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor.
  56. Onlar, hiç şüphe yok ki, sizden olduklarına dair, Allah’a yemin de ederler. Oysa sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir topluluk ki korkudan ödleri patlıyor.
  57. Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar ya da sokulacak bir delik bulsalardı, başlarını dikip ona doğru koşarlardı.
  58. Aralarında sadakalar konusunda seni kınayanlar da var. Çünkü ondan kendilerine verilmişse, hoşnut olurlar; şayet verilmemişse hemen kızarlar.
  59. Ne olurdu bunlar, Allah ve Peygamberi kendilerine ne verdiyse ona razı olsaydılar da: “Bize Allah yeter, Allah bize lütfundan yine verir, peygamberi de. Bizim bütün rağbetimiz Allah’adır.” deselerdi.
  60. Sadakalar, ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
  61. Yine içlerinden peygamberi inciten ve: “O, her söyleneni dinler bir kulaktır.” diyenler vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır, Allah’a inanır, mü’minlere inanır ve iman edenleriniz için bir rahmettir.” Allah’ın peygamberini incitenler için de acı bir azap vardır.
  62. Size gelir hoşnutluğunuzu kazanmak için Allah’a yemin ederler, oysa eğer bunlar mü’minseler, daha önce Allah’ın ve peygamberinin rızasını düşünmeleri gerekir.
  63. Yoksa onlar hala bilmediler mi ki, kim Allah ve peygamberiyle yarış etmeye kalkarsa, ona kesinlikle sonsuza dek kalmak üzere cehennem ateşi vardır. İşte rezilliğin büyüğü odur.
  64. Münafıklar, kalplerinde olanı bütünüyle kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Alay edin bakalım; çünkü Allah, o çekindiklerinizi meydana çıkaracaktır!”
  65. Şayet kendilerine sorsan “Biz, sadece lafa dalmış, şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “Siz Allah ile, ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?”
  66. Sakın boşuna özür dilemeyin, siz iman ettiğinizi söyledikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmınızı bağışlasak da, bir kısmına suçlarında ısrar etmelerinden dolayı azap edeceğiz.
  67. Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten münafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.
  68. Allah, münafıkların erkeklerine, kadınlarına ve bütün kafirlere sonsuza dek olmak üzere cehennem ateşini va’detti. O, onlara yeter. Allah, onları rahmet alanından uzaklaştırdı. Onlara sürekli bir azap vardır.
  69. Sizden öncekiler gibisiniz, onlar kuvvetçe sizden daha çetindiler, malları ve çocukları daha çoktu; dünya hayatından paylarına düşenlerle zevk sürmeye bakmışlardı. Sizden öncekiler paylarına düşenlerle nasıl zevk sürmek istedilerse siz de aynı şekilde payınıza düşenle zevk sürmeye baktınız ve o batağa dalanlar gibi siz de daldınız. İşte bunların dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitti. İşte bunlar, hep hüsran içinde kalanlardır.
  70. Onlara kendilerinden öncekilerin: Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Bunların hepsine peygamberleri apaçık delillerle gelmişti. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
  71. Erkek ve dişi bütün inananlar, birbirlerinin dostudurlar; iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar; namazı dürüst kılar, zekatı verirler; Allah’a ve peygamberine itaat ederler. İşte bunları, Allah yarın rahmeti ile bağışlayacaktır. Çünkü Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
  72. Allah, inanan erkeklere ve dişilere, sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel güzel meskenler va’detti. Allah’ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük mutluluk da budur.
  73. Ey şanlı peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı kalın (sert) ol! Onların varacakları yer cehennemdir; ne kötü bir varış yeridir orası!
  74. Allah’a, söylemediklerine dair yemin ediyorlar. Andolsun ki, o küfür sözünü söylediler, müslüman olduktan sonra yine kafirlik ettiler ve başaramadıkları cinayeti kurdular. Oysa öç almaya kalkmaları için kendilerini Allah’ın peygamberiyle, ilahı lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur, şayet yan çizerlerse Allah onları dünyada ve ahirette acı bir azaba uğratır; onların yeryüzünde ne bir kayırıcısı ne de bir yardımcısı bulunur.
  75. Yine onlardan bir takımı “Allah bize bol lütufta bulunursa mutlaka zekatını veririz ve dürüstlerden oluruz!” diye söz vermişlerdi.
  76. Allah kendilerine lütfundan istediklerini verince cimrilik edip yüz çevirdiler ve zaten yan çizip duruyorlardı.
  77. Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söylemeyi adet edindikleri için o da bu yaptıklarının akibetini kalplerinde kıyamete kadar sürecek bir nifaka çevirdi.
  78. Onlar hala Allah’ın, sırlarını da fısıltılarını da bildiğini ve Allah’ın bütün gaipleri çok iyi bilen olduğunu bilmiyorlar mı?
  79. Sadakalarda farz olan zekattan başka mü’minlerden gönüllü olarak teberruda bulunanlara bir türlü ve güçlerinin yettiğinden fazlasını bulmayanlara da başka türlü laf atanlara, laf atarak onlarla eğlenenler var ya, Allah, onları maskaraya çevirecektir; ayrıca onlara acı bir azap vardır.
  80. İster onlar için af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kere af dilesen de Allah, onları asla bağışlayacak değildir. Bu, onların Allah’ı ve peygamberini tanımamaları yüzündendir. Allah, öyle baştan çıkmış fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.
  81. Arkada kalıp savaşa gitmeyenler, Allah’ın Resulüne karşı koymak üzere, yerlerinde oturup kalmalarına sevindiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar ve: “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcak!” Keşke duysalardı!
  82. Artık kazandıkları günahın cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!
  83. Bundan böyle Allah seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de, başka bir cihada çıkmak için senden izin isterlerse: “Artık siz benimle beraber savaşa çıkmayacaksınız ve hiçbir düşmana karşı benimle birlikte savaşmayacaksınız. Daha önce de oturup kalmayı arzu ettiniz, şimdi de geri kalanlarla beraber oturun!” de.
  84. Ve içlerinden ölen birinin asla namazını kılma ve kabri başında da durma; çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımadılar ve kafir olarak can verdiler.
  85. Onların ne malları, ne de evlatları senin gözüne batmasın. Allah onlara dünyada ancak bununla azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor, başka birşey değil!
  86. Allah’a iman edin ve Resulü ile beraber cihada gidin! diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar senden izin istediler ve: “Bırak bizi oturanlarla beraber olalım!” dediler.
  87. Kadınlarla beraber olmaya razı oldular, kalplerine mühür vuruldu. Artık onlar gerçeği kavrayamazlar.
  88. Fakat Peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla canlarıyla cihad ettiler. Bunları görüyor musun? Bütün hayırlar işte onlar içindir ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.
  89. Allah, onlara altından ırmaklar akan cennetler hazırladı, içlerinde sonsuza dek kalacaklar. İşte o büyük kurtuluş bu!
  90. Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Muhakkak onların kafir olanlarına acı bir azap değecek.
  91. Allah ve Resulü için öğüt verdikleri takdirde güçsüzlere, hastalara ve savaş uğrunda harcayacak birşey bulamayanlara bir günah yoktur. İyi davrananları sorumlu tutmanın bir yolu olmadığı gibi. Allah, bağışlayan, merhamet edendir.
  92. Bir de kendilerini bindirip savaşa sevketmen için her ne zaman sana geldilerse, “sizi bindirecek bir araç bulamıyorum.” dediğin için bu uğurda harcayacak birşey bulamamaları sebebiyle üzüntülerinden gözleri yaş döke döke dönenlere de bir günah yoktur.
  93. Asıl cezalandırma yolu zengin oldukları halde kalmak için senden izin isteyenleredir. Onlar, geride kalan kadınlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalplerini mühürledi; artık başlarına geleceği bilmezler.
  94. Yanlarına döndüğünüzde size özür beyan edecekler. De ki: “Özür beyan etmeyin, asla size inanmayacağız! Doğrusu Allah bize durumunuzdan birçok haberler verdi; bundan böyle de Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir; sonra hepiniz gizliyi aşikarı bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz. O vakit O, size neler yaptığınızı haber verecektir.
  95. Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerinden yüz çeviresiniz diye, Allah’a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çeviriniz; çünkü onlar murdar kimselerdir, kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir.
  96. Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler; ama siz onlardan razı olsanız bile, muhakkak Allah, fasıklar topluluğundan razı olmaz.
  97. Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha beterdirler; bununla beraber Allah’ın Resulüne indirdiği hükümlerin sınırlarını bilmemeye daha layıktırlar; Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
  98. Bedevilerden kimi de vardır ki, verdiğini angarya sayar ve size zamanın türlü türlü belalarını gözetir. O kötü devir kendi başlarına olsun! Allah, herşeyi işiten, herşeyi bilendir.
  99. Yine bedevilerden öyleleri vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır; harcadığını Allah katında yakınlarına ve Peygamberin dualarına vesile sayar; gerçekten bu, onlar için bir yakınlıktır. İleride Allah, onları rahmeti içine koyacaktır; çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  100. Muhacirlerle Ensardan Sabikun-i evvelin =İslam’da ilk grubu oluşturanlar ve iyi amellerle onların ardınca gidenler, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular ve onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük kurtuluş budur.
  101. Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklığa çalışanlar var. Sen onları bilmezsin, Biz biliriz. Biz, onları iki kere azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba itilecekler.
  102. Diğer bir kısmı ise suçlarını itiraf ettiler ve iyi bir ameli kötüsüyle karıştırdılar. Umulur ki, Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
  103. Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini hem temizler, hem de arındırırsın. Bir de haklarında dua ediver. Çünkü senin duan onların kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.
  104. Bilmediler mi ki, ancak Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakalarını da alır. Ve gerçekten Allah’tır tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden.
  105. Ve de ki: “Çalışın! Çünkü yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resulü, hem de mü’minler; ve hepiniz mutlaka o gizli ve açığı bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz; o zaman O, size neler yaptığınızı haber verecek.”
  106. Diğer bir kısmı da Allah’ın iradesine bırakılmışlardır; ya onlara azap eder veya tevbelerini kabul buyurur. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
  107. Bir de inadına zarar vermek, kafirlik etmek, mü’minlerin arasına tefrika sokmak ve daha önce Allah ve peygamberine karşı savaş açan bir herife pusu, gözcülük yapıvermek için tuttular bir mescit yaptılar. Bununla beraber, “İyi niyetten başka bir maksadımız yoktur!” diye yemin edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.
  108. Onun için kesinlikle orada namaza durma! Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Onun içerisinde tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.
  109. O halde binasını, Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kumuş olan mı daha hayırlıdır, yoksa binasını sel bıçığında sarkan bir yar kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez!
  110. Onların kurmuş oldukları yapıları, kalpleri parçalanıncaya kadar, kalplerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
  111. Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını, cennet kesinlikle kendilerinin olması pahasına satınaldı. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu Tevrat’ta da, İncil’de de, Kur’an’da da Allah’ın söz verdiği bir vaaddir. Allah’tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
  112. O tevbe edenler, o ibadet edenler, o hamdedenler, o oruç tutanlar, o rukua varanlar, o secdeye kapananlar, o iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırı koruyanlar… Müjdele o mü’minleri!
  113. Ne peygambere, ne iman edenlere, akraba bile olsalar, cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek olmaz.
  114. İbrahim’in babası hakkındaki af dilemesi de sadece ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu ona belli olunca, ondan ilgisini kesti. Gerçekten İbrahim, çok bağrı yanık, çok halim idi.
  115. Allah bir kavmi hidayete erdirdikten sonra nelerden sakınacaklarını kendilerine açıklamadıkça onları sapıklığa düşürme ihtimali yoktur. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
  116. Muhakkak ki, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Diriltir de öldürür de. Size O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
  117. Andolsun ki, Allah yine peygambere ve o güçlük anında ona uyan muhacirlerle Ensara; içlerinden bir kısmının kalpleri az kalsın eğilecek gibi olmuşken sonra kendilerine tevbelerinin kabulüyle iltifat buyurdu. Gerçekten O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
  118. Geri bırakılmış o üç kişiye de…; nihayet o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğiyle başlarına dar geldi, vicdanları da kendilerini sıktı ve Allah’tan yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anladılar. Evet tam o zaman tevbelerinin kabulü ile tekrar iltifat buyurdu ki, o tevbekarlar arasına girsinler. Şüphesiz ki Allah, ancak O, tevbeleri çokça kabul eder, çok merhamet eder.
  119. Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun!
  120. Ne Medine halkının ne de etrafındaki bedevilerin Resulullah’tan geride kalmaları ve kendilerini tercih edip ondan yüz çevirmeleri yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir açlık ve kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine güzel bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyilerin mükafatını zayi etmez.
  121. Onlar, -küçük olsun, büyük olsun- bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi aşmazlar ki, Allah kendilerini işlediklerinden daha güzeliyle mükafatlandırmak için onların hesaplarına yazmış olmasın!
  122. Bununla beraber müminlerin hepsi birden toplanıp seferber olacak değillerdir. Fakat her kabileden bir grup toplansa da dinde derinleşseler ve döndüklerinde toplumlarını uyarsalar, ola ki aykırı davranışta bulunmaktan kaçınırlar.
  123. Ey iman edenler, kafirlerden yakınınızda olanlarla çarpışın ki, onlar sizde kalın =çetin bir kuvvet olduğunu görsünler; bilin ki, Allah kötülüklerden sakınanlarla beraberdir!
  124. Bir sure indirildiğinde, içlerinden biri çıkar: “Bu hanginizin imanını artırdı bakalım?” der. Evet imanı olanların imanını artırmıştır ve onlar müjdelenip duruyorlar.
  125. Kalplerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da küfürlerine küfür katmıştır ve kafir olarak ölüp gitmişlerdir.
  126. Görmüyorlar mı her yıl bir veya iki kez fitneye tutulduklarını? Yine de tevbe etmiyor, ibret almıyorlar.
  127. Bir sure indirilince “Sizi birisi görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler. Allah kalplerini burkmuştur. Çünkü bunlar anlamak istemez kimselerdir.
  128. Andolsun ki, size kendinizden gayet izzetli bir peygamber geldi; zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze çokça titriyor; mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
  129. Eğer aldırmazlarsa de ki: “Bana Allah yeter! O’ndan başka ilah yoktur! Ben O’na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş’ın sahibidir!”

Tevbe Suresi Arapça

بَرَٓاءَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۜ١فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مُخْزِي الْكَافِر۪ينَ٢وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ٣اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْـٔاً وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ اَحَداً فَاَتِمُّٓوا اِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ اِلٰى مُدَّتِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ٤فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ٥وَاِنْ اَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ اسْتَجَارَكَ فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ اَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ۟٦

كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِك۪ينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ رَسُولِه۪ٓ اِلَّا الَّذ۪ينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۚ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَق۪يمُوا لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ٧كَيْفَ وَاِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا ف۪يكُمْ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ يُرْضُونَكُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبٰى قُلُوبُهُمْۚ وَاَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَۚ٨اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ٩لَا يَرْقُبُونَ ف۪ي مُؤْمِنٍ اِلاًّ وَلَا ذِمَّةًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ١٠فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ١١وَاِنْ نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ فَقَاتِلُٓوا اَئِمَّةَ الْكُفْرِۙ اِنَّهُمْ لَٓا اَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ١٢اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ١٣

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ١٤وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ١٥اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟١٦مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ١٧اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ١٨اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ١٩اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ٢٠

يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ ف۪يهَا نَع۪يمٌ مُق۪يمٌۙ٢١خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ٢٢يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ٢٣قُلْ اِنْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْ وَاِخْوَانُكُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ وَعَش۪يرَتُكُمْ وَاَمْوَالٌۨ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَـهَٓا اَحَبَّ اِلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَجِهَادٍ ف۪ي سَب۪يلِه۪ فَتَرَبَّصُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟٢٤لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَـثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـٔاً وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ٢٥ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُوداً لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ٢٦

ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ٢٧يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ وَاِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْن۪يكُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ٓ اِنْ شَٓاءَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ٢٨قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟٢٩وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ٣٠اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ٣١

يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ٣٢هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ٣٣يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يراً مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ٣٤يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ٣٥اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ٣٦

اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟٣٧يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ٣٨اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ٣٩اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ٤٠

اِنْفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ٤١لَوْ كَانَ عَرَضاً قَر۪يباً وَسَفَراً قَاصِداً لَاتَّـبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟٤٢عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ٤٣لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ٤٤اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ٤٥وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ٤٦لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالاً وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ٤٧

لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ٤٨وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ٤٩اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ٥٠قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ٥١قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ٥٢قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعاً اَوْ كَرْهاً لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْماً فَاسِق۪ينَ٥٣وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ٥٤

فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ٥٥وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ٥٦لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـٔاً اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلاً لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ٥٧وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِۚ فَاِنْ اُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَاِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَٓا اِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ٥٨وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟٥٩اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَـرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ٦٠وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ٦١

يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ٦٢اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِداً ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظ۪يمُ٦٣يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ اَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْۜ قُلِ اسْتَهْزِؤُ۫اۚ اِنَّ اللّٰهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ٦٤وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ٦٥لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْۜ اِنْ نَعْفُ عَنْ طَٓائِفَةٍ مِنْكُمْ نُعَذِّبْ طَٓائِفَةً بِاَنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ۟٦٦اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِنْ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ اَيْدِيَهُمْۜ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمْۜ اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ٦٧وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ٦٨

كَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَاَكْثَرَ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۜ فَاسْتَمْتَعُوا بِخَلَاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِخَلَاقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ بِخَلَاقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذ۪ي خَاضُواۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ٦٩اَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَاُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ اِبْرٰه۪يمَ وَاَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ اَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ٧٠وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۢ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَيُط۪يعُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ٧١وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ي جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟٧٢

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْۜ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ٧٣يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُواۚ وَمَا نَقَمُٓوا اِلَّٓا اَنْ اَغْنٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْراً لَهُمْۚ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ عَذَاباً اَل۪يماً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَمَا لَهُمْ فِي الْاَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ٧٤وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللّٰهَ لَئِنْ اٰتٰينَا مِنْ فَضْلِه۪ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ٧٥فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ بَخِلُوا بِه۪ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ٧٦فَاَعْقَبَهُمْ نِفَاقاً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلٰى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَٓا اَخْلَفُوا اللّٰهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ٧٧اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِۚ٧٨اَلَّذ۪ينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّع۪ينَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ اِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْۜ سَخِرَ اللّٰهُ مِنْهُمْۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ٧٩

اِسْتَغْفِرْ لَهُمْ اَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْۜ اِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْع۪ينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ۟٨٠فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَراًّۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ٨١فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلاً وَلْيَبْكُوا كَث۪يراًۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ٨٢فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَداً وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُواًّۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ٨٣وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَداً وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ٨٤وَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَاَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ٨٥وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ٨٦

رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِـعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ٨٧لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ٨٨اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟٨٩وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ٩٠لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ٩١وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَناً اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ٩٢اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ٩٣

يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ٩٤سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ٩٥يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ٩٦اَلْاَعْرَابُ اَشَدُّ كُفْراً وَنِفَاقاً وَاَجْدَرُ اَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ٩٧وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَماً وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَٓائِرَۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ٩٨وَمِنَ الْاَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللّٰهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِۜ اَلَٓا اِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْۜ سَيُدْخِلُهُمُ اللّٰهُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟٩٩

وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ١٠٠وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ١٠١وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلاً صَالِحاً وَاٰخَرَ سَيِّئاًۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ١٠٢خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ١٠٣اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ١٠٤وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ١٠٥وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ١٠٦

وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِداً ضِرَاراً وَكُفْراً وَتَفْر۪يقاً بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَاداً لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ١٠٧لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَداًۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ١٠٨اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ١٠٩لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟١١٠اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ١١١

اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ١١٢مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِك۪ينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬ل۪ي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ١١٣وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ١١٤وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْماً بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ١١٥اِنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ١١٦لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ١١٧

وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟١١٨يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ١١٩مَا كَانَ لِاَهْلِ الْمَد۪ينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ اَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِاَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِه۪ۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ لَا يُص۪يبُهُمْ ظَمَاٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَطَؤُ۫نَ مَوْطِئاً يَغ۪يظُ الْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَيْلاً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ بِه۪ عَمَلٌ صَالِحٌۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَۙ١٢٠وَلَا يُنْفِقُونَ نَفَقَةً صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِياً اِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ١٢١وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَٓافَّةًۜ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ۟١٢٢

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا ف۪يكُمْ غِلْظَةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ١٢٣وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّـكُمْ زَادَتْهُ هٰذِه۪ٓ ا۪يمَاناًۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ١٢٤وَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْساً اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ١٢٥اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ١٢٦وَاِذَا مَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍۜ هَلْ يَرٰيكُمْ مِنْ اَحَدٍ ثُمَّ انْصَرَفُواۜ صَرَفَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ١٢٧لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ١٢٨فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ١٢٩

Tevbe Suresi Fazileti

Tevbe Suresi, İslam dininde önemli bir yere sahiptir ve birçok fazileti bulunmaktadır. İşte Tevbe Suresi’nin bazı faziletleri:

  1. Kur’an-ı Kerim’in en uzun surelerinden biridir: Tevbe Suresi, Kur’an-ı Kerim’in en uzun sureleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Müslümanlar arasında yüksek bir saygınlığa sahiptir.
  2. Günahlarından arınmak için okunabilir: Tevbe Suresi, Müslümanların günahlarından arınmak için okuyabilecekleri bir suredir. Surenin içinde geçen ayetler, Müslümanların Allah’a itaat etmeleri, günahlarından pişman olmaları ve dua etmeleri gerektiğini vurgulamaktadır.
  3. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından sık sık okunmuştur: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’ni sık sık okurdu ve Müslümanlara bu surenin önemini anlatırdı.
  4. Cennetle müjdelendirilmiştir: Tevbe Suresi, içinde geçen ayetler nedeniyle cennetle müjdelendirilmiştir. Surenin içinde geçen ayetler doğrultusunda yaşayan Müslümanlar, Allah’ın rızasını kazanarak cennete girebilirler.
  5. Şeytanın vesveselerinden korunmak için okunabilir: Tevbe Suresi, İslam dininde şeytanın vesveselerinden korunmak için okunabilecek bir sure olarak bilinmektedir. Surenin içinde geçen ayetler, şeytanın kötü etkilerinden kurtulmak için okunabilir.
  6. Allah’ın affına nail olmak için okunabilir: Tevbe Suresi, Allah’ın affına nail olmak için okunabilecek bir suredir. Surenin içinde geçen ayetler, Müslümanların Allah’a itaat etmeleri, günahlarından pişman olmaları ve affa uğramak için dua etmeleri gerektiğini belirtmektedir.

Sonuç olarak, Tevbe Suresi, İslam dininde önemli bir yere sahip olan ve birçok fazileti bulunan bir suredir. Müslümanlar, Tevbe Suresi’ni okuyarak, Allah’a itaat etmeyi, günahlarından arınmayı ve cennete girmeyi hedefleyebilirler.

Tevbe Suresi ile İlgili Hadisler

Tevbe Suresi, İslam dininde önemli bir yere sahip olan bir suredir. Tevbe Suresi ile ilgili bazı hadisler şunlardır:

  1. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okumanın faziletini şöyle belirtmiştir: “Kim Tevbe Suresi’ni okursa, Allah onun günahlarını affeder ve ona cennet kapılarını açar.” (Tirmizi)
  2. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’nin önemini şöyle ifade etmiştir: “Tevbe Suresi, bütün Kur’an’ın kalbidir.” (Tirmizi)
  3. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’ni sık sık okurdu. Hz. Aişe (r.a) şöyle anlatmıştır: “Peygamberimiz (s.a.v), namazda Tevbe Suresi’ni okurdu.” (Buhari)
  4. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okumanın günahları affettirdiğini belirtmiştir. Hz. Enes (r.a) şöyle anlatmıştır: “Peygamberimiz (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okur ve şöyle derdi: ‘Bu sure, Allah’ın affının kapısını açar. Kim bu sureyi okursa, Allah onun günahlarını affeder.'” (Tirmizi)
  5. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’nin cennetle müjdelendiğini belirtmiştir. Hz. Abdullah (r.a) şöyle anlatmıştır: “Peygamberimiz (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okur ve şöyle derdi: ‘Bu sure, cennetle müjdelendi.'” (Tirmizi)
  6. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okumanın şeytanın vesveselerinden koruduğunu belirtmiştir. Hz. Ebu Hureyre (r.a) şöyle anlatmıştır: “Peygamberimiz (s.a.v), Tevbe Suresi’ni okur ve şöyle derdi: ‘Bu sure, şeytanın vesveselerinden korur.'” (Tirmizi)

Sonuç olarak, Tevbe Suresi, İslam dininde önemli bir yere sahip olan bir suredir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ve sahabe efendilerimiz, Tevbe Suresi’nin önemini ve faziletlerini sıklıkla dile getirmişlerdir. Müslümanlar, Tevbe Suresi’ni okuyarak, Allah’a yakınlaşmayı, günahlarından arınmayı ve cennete girmeyi hedefleyebilirler.

İlgili Yazılar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *